23 Aralık 2012 Pazar

Zaman senin zamanın


Tut ki içinden şarkı söylemek gelmiyor ya da resim yapmak, dışarı çıkıp dolaşmak, yemek, içmek, film izlemek,sohbet etmek.. 
Gerginsin belli, canın sıkılıyor, bir sancın var, kırıklığın var, küsmüşsün hayata, küfür ediyorsun düzene, boğazına düğümlenen şeyi çıkarıp atamıyorsun ve yazıyorsun..

Bencillik gibi görünüyor, sen hiç bir şeyin altından kalkama ve otur yaz, nasılsa bilim değil, teori değil, icat değil.. uzun uzadıya kur cümleleri, bir adamın ayağının takılıp da düştüğü anı sayfalar dolusu ballandıra ballandıra anlat, kalemin lokman hekim olsun, senin üzerinden büyük bir yük kalksın..
Ve okunsun..
Sen gücünü okurdan al ve yoluna devam et..
Artık hezeyanların mı olur, anıların mı, gezilerin mi, kurguların mı,fantezilerin mi, hayallerin mi olur, yaz..
Belki tarihin akışı değişir, belki film olur senin akışın değişir..
Nasılsa milyonlarca canı sıkılan insan var, elbet birine denk gelir..
Yaz, unut..
Adına edebiyat de..
Anlaşılmasın boş ver, sen yazarken ne hissediyorsun ona bak..
Kelime oyunlarıyla okurun kafasını karıştır, oyna onunla, çıkamasın işin içinden, küstah ol!
Sadece sen istiyorsun diye kimseyi zerre kadar enterese etmeyen iç sesini dök kağıda, tatmin ol!
Yeni nesil sevişmeler gibi, acele, duygusuz, seviyesiz, umarsız..
Yaz sende..
Ve kemiklerini sızlat gerçek edebiyatçıların..
Bir insanı, bir olayı üşenmeden tüm kıvrımlarına kadar anlatan, kahramanını en az üç farklı karakterle evire çevire sunan Homeros'un, Woolf'un, Tolstoy'un, Atay'ın, Shakespeare'nin, Cervantes'in, Kazancakis'in, Dostoyevski'nin, Rimbaud'un..
Hadi yap bunu.. zaman senin zamanın..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder