27 Ocak 2015 Salı

İlahi hayat, sen adamı acı acı güldürürsün





Yalan yok. Bıktım!
Sevgi neydi, emekti..Okumak neydi? İyi bir hayatın vizesi dediler, okuduk, ne oldu? 
Ütüsü, bulaşığı, temizliği ayrı ayrı canımdan bezdirdi.

Yine de beddua edemem bu hayata, Allah ne mutluluğu varsa versin tüm insanların, Özdemir Asaf deyimiyle..
Haktan hukuktan yana bir beklentisi olmayan herkese de selam olsun. Sigortadan kaç gün geçmiş, emekliliğe kaç gün kalmış derdinde bir hayat sürüyoruz cümleten. 

Akşam olup da tüm günün yorgunluğundan kalan şeye 'enerji' deyip avunuyoruz. Adil davranmayan hayatı kime şikayet edeceğimizi bilmiyoruz. Beyaz bir kağıda dilekçe yazıp, arz ederim diye bitirip evrak servisinden bir kayıt numarasıyla bürokratik işlemleri bekleyecek halimiz yok..Ya da var.. Bilmem ben! 

İyisi mi mektup yazalım: 
Sevgili İlgili; 
Bu hayat beni tutuyor, afakanlar basıyor, haksızlığa uğradığımı düşünüyorum, adaletsizlikten nefes alamıyorum. Ancak kime gideceğimi bilmiyorum. Başvurduğum mercilerde prosedürlere takılan çok şey oluyor. Bi el at be gözünü sevdiğim..
Diyebiliriz ama alıcı adresini bilmiyorsak boşa kürek sallamış oluruz. 
Sözlerin uçuculuğuna yazıların kalıcılığa o kadar inandırmışız ki kendimizi, insan umutlanıyor işte..
Dağ gibi ütüye inat iki satır karalıyorsak şurda umudumuzu kaybetmediğimizdendir. 

Velhasıl kelam, bir yolculuk öncesi şeyettireyim dedim buraya. 
Böyle ne olduğu belli olmayan mevsimleri de sevmiyorum, ne dolasam boynuma, ne giysem üzerime de rüzgar üşütmese diye zaman çürütüyorum. Tıpkı ne olduğu belli olmayan insanlar gibi..Nasıl davransam, ne desem, nasıl yaklaşsam, nasıl baksam da ciğerlerim ısınsa..