22 Ocak 2019 Salı

Haydi herkes kurtarsın dünyayı!





Öyle güzel hikayeler okudum ki hiçbiri bana ait olmadı. Yaşamayı değil de hissetmeyi, hikayeye ait olmadan içindeymiş gibi var olmayı gösterdi. Sonra ne olduysa herkesin hikayesi sıradanlaşmaya başladı. Aynı tasvirler, aynı dokunuşlar, aynı duygular, aynı sonlar yazıldı. Rutin hayatların ezbere sözcüklerle bezenip süslenmesi kimsenin ilgisini çekmedi. Herkes üşengeçti, tembeldi, hazıra alışmıştı, acı çekmiyordu. Engellere takılınca yürümekten vazgeçiyordu. Bir çukurda debelenmeden o çukurda debeleniyormuş gibi göstermeyi seviyordu. Bu aldatmaca önce kendini hasta ediyor sonra tüm insanoğluna bulaşıyordu.
Böyle bir salgının ortasına doğuyordu bebekler. Kısa bir süre koruyabiliyordu ebeveynler, sonra bu sahte dünyanın kucağında buluyorlardı kendilerini. Söz geçiremediğimiz bu döngünün içinde herkes gibi kaybolmaya mahkum oluyorlardı. Ne acı! Ama kendini bu ortamdan soyutlayıp da dışarıdan bakarsan öyle, bunu herkes yapıyor aslında. Tek başına kaldığında, biraz düşünüp anladığında, fark ederek baktığında kolay görülebiliyor. Fakat kimse görmek istemiyor. Üzerine sis çökmüş bir şehir gibi karanlık olmanın rehavetiyle uyuyor insanlar. Tüm bunların bir sebebi olmalı. Eğer bunun üzerine gitmezsek bugünkü dünyanın gerçek olmayan akımında hepimiz sürükleneceğiz.

Ben nerede yaşıyorum, nelerle uğraşıyorum psikozlarından ziyade bu dünyaya neden geldim, neden ben diye sormak daha akıllıca sanırım. Belki o zaman herkesin okunası bir hikayesi olur. 

📷:@ladiemacbeth