16 Aralık 2012 Pazar

Kalbur saman içinde




Bazen kafasını koyacak yer arar insan bu yarım dünyada..
Uyuyana kadar..
Uyku gelir konar gözünün üzerine, baş ağırlaşır, boyun bükülür, bi çek git dersin ya, kalkar yüzünü yıkarsın, abur cubur bir şeyler atıştırırsın, su içersin, kahve kazanına girersin ama uykuya da yenik düşersin en sonunda, eğer insomnia gibi bir hastalığın yoksa tabi..
Hayat kaçıyor zannedersin uyuyunca, halbuki harikalar diyarına gitmek de var gözlerini kapadığın anda..
Ahh Alice, gerçekten neler yaşadın o diyarda! Tavsiye eder misin tavşanların peşine takılıp koşmayı..

Rüyalar, masallar  ve bunun gibi hayal ötesi olaylar varken hayatın gerçekleri ne kadar sıradan geliyor insana..
Yine de kopamıyoruz..
Bu güzel aslında, hayata bağlı olmak, yaşamayı sevmek..

Hem kim bilir belki bir gün develer tellal, pireler berber iken biz de bir masalın içinde buluruz kendimizi şimdiki zaman içinde, bakarız etrafımıza bir var bir çok mu diye..
Gökten üç elma düşüverir yere, birini alıp yersin, boğazına takılır, acı hisseder, yığılıp düşersin..
Cam kaplı bir yerde yatarken etrafındaki yedi cüceye prensimi bulup getirin diyemezsin zaten demene de gerek yoktur oradan geçecektir nasılsa.. Öpecektir seni, sen gözlerini açarken belki de o kurbağaya dönüşecektir, sonra bir ejderha gelecektir, ağzından çıkan alev topları parmağına batacak ve yıllarca uykuya dalacaksındır, uyandığında bir kulede bulacaksındır kendini, saçların kuleden aşağıya kadar uzanacaktır ve aşağıdan geçen kurt sana büyük annenin evini soracaktır, ormanın sonundaki eve göndereceksindir onu ama kulağı delik avcı kurttan önce varacaktır oraya..
Neden olmasın.. 
Kırışmış çarşaflar arasında solgun bir suratla ölüp gideceğiz nasılsa..
Hayatımız bir masalı andırsa çok mu yani.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder