2 Aralık 2012 Pazar

Ankara



İşimi, evimi, şehrimi, arkadaşlarımı, akrabalarımı bırakıp geldim buraya.. Dolayısıyla alışmam uzun sürdü.
Değişken havasına, yokuşlu sokaklarına, güneşli saatlerin akşama doğru bir anda buz kestiğine, sonbaharda apartmanların önündeki sarmaşıkların kıpkırmızı rengine, trafiğin berbatlığına şahit oldum.
İnsanlar uzak ve güvensizdi, herkes yabancı, herkes tanıdık, şehir ruhsuz ve griydi.
Hiç bilmeden gittiğim mega kentte kaybolmazken buranın tam da merkezinde ara sokaklarında defalarca kayboluyordum. Üzerime geliyordu her şey, soğuk nefesimi kesiyordu, vakit yetmiyordu..
Hala o koşturmanın içindeyim ama nedense sinsi sinsi kendini sevdirmeye çalışıyor bu kent..
Alışabilmem için yeni insanlar, farklı mekanlar çıkarıyor karşıma..
Şimdilerde gidebilme, kaçabilme ihtimali varken göndermiyor, daha da çekiyor kendine..
Halbuki pencerelerim karanlığa açılıyor, hayallere yeniliyorum her gün, nedensiz şikayetler ediyorum, özlüyorum yosun kokan denizimi, yağmurda küf kokan caddeleri, yüzüme vuran ılık rüzgarı..
Ama buradayım işte..
Gecenin karanlığı çöküyor üzerime, sert bir şeyler içmek istiyorum..
Sonra da kendimi gecenin ayazına bırakmak..

İyiki de her istediğimiz şeyi gerçekleştiremiyoruz;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder