İşimi, evimi, şehrimi, arkadaşlarımı, akrabalarımı bırakıp
geldim buraya.. Dolayısıyla alışmam uzun sürdü.
Değişken havasına, yokuşlu sokaklarına, güneşli saatlerin
akşama doğru bir anda buz kestiğine, sonbaharda apartmanların önündeki sarmaşıkların
kıpkırmızı rengine, trafiğin berbatlığına şahit oldum.
İnsanlar uzak ve güvensizdi, herkes yabancı, herkes tanıdık,
şehir ruhsuz ve griydi.
Hiç bilmeden gittiğim mega kentte kaybolmazken buranın tam
da merkezinde ara sokaklarında defalarca kayboluyordum. Üzerime geliyordu her
şey, soğuk nefesimi kesiyordu, vakit yetmiyordu..
Hala o koşturmanın içindeyim ama nedense sinsi sinsi kendini
sevdirmeye çalışıyor bu kent..
Alışabilmem için yeni insanlar, farklı mekanlar çıkarıyor
karşıma..
Şimdilerde gidebilme, kaçabilme ihtimali varken göndermiyor,
daha da çekiyor kendine..
Halbuki pencerelerim karanlığa açılıyor, hayallere
yeniliyorum her gün, nedensiz şikayetler ediyorum, özlüyorum yosun kokan
denizimi, yağmurda küf kokan caddeleri, yüzüme vuran ılık rüzgarı..
Ama buradayım işte..
Gecenin karanlığı çöküyor üzerime, sert bir şeyler içmek
istiyorum..
Sonra da kendimi gecenin ayazına bırakmak..
İyiki de her istediğimiz şeyi gerçekleştiremiyoruz;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder