18 Aralık 2014 Perşembe

Renkli kalemlerim var benim, farklı farklı ama yazamadıkları hep aynı





İyi günler sevgili izleyiciler, evet bir bloga daha -zihnimdeki derinlikten yola çıkarak aktardığım hislerime tercüman olmaktan öte bla bla bla-  diye başlamadım çok şükür. Ondan kelli bir derin nefes alıp size de aynısını yapmanızı öneriyorum. 

'Herhangi bir şeyi kırmadan tamir edemezsiniz' diyor adı Wilbur olup da soyadını şu anda hatırlamadığım yaşlı bir amca. 
Tamir edilince asla ilk andaki gibi olmaz ama bunu deneyimlemek için de kırılması gerekiyor diyorum ben de..
(Bunu araya renk olsun diye serpiştirdim) 

Dünyada felaketler hüküm sürerken biz nelerle uğraşıyoruz değil mi? Eğer aklımızın bir yanını buna kapatmasaydık şimdiyi HAYAL gibi yaşıyor olmazdık. Hayal kelimesi burada aşırıya kaçmış olabilir. İçimizdeki vicdan azabını varsayarsak eğer.. 
Bazen o hayal ya da ilham bırakıverir bizi ihtiyacımız olan cümlelerin ortasına. Bu da gereklidir aslında..
Pencereyi açmazsak nasıl girecek bu yan yana dizeler, pür-i neşeler, gizli büyülü kelimelerin arasındaki sırlar, kör düğümler, tatlı esintiler..
Ve nasıl çıkacak kuruntular, paranoyalar, kötü kokular..
Her yaşanmayan şey biraz daha yitik, her yazılmayanın hiç olduğu gibi.. Her şeyi de yazmak gerekmiyor, dönüş yolu uzun olur çünkü. 
İnsan bazen kendi kendine konuşmalı, hatta insan kendi kendine konuşurken kendini dinlemeyip kendine dair başka şeyler düşünebilmeli ki ne kadar komplike bir yaratık olduğunun farkına varsın. 
Evet, dünyayı da ne kadar karmaşık hale getirdiğimizi anlasın! 


10 Aralık 2014 Çarşamba

Seriye bağlayan filmler

Bazen seri üretim yapmak şart olur. Devamını getirme arzusunun abartılı şekilde ortaya çıktığı da olur..
Emsalleri vardır ve sevilmiştir, öyleyse bu çarkın dönmesi gerekir.
Kitabı, albümü geçtim en güzel örnekleri de sinemadadır. 
Öyleyse başlayalım, oldukça karışık bir sırada ilk aklıma gelenleri aktarıcam.

Baba tabiki..


Otoriteye bak be!

Batman;


Bruce Wayne adı unutulur mu dersiniz? 

Süper kahramanlarla devam edelim o halde..

Süperman;


Peki ya Clark Kent? 

Örümcek Adam;


Örümcek olsa korkarız, bunu pek sevdik:)

Yüzüklerin Efendisi;


Fantastik


Yıldız Savaşları; 

 
Işın kılıcı, görsel efektleri, müziği, daha ne denebilir ki..


James Bond; 


I m Bond, James Bond:)



Geleceğe Dönüş; 


En sevdiğim ikili:) 

Rocky;


Efsane:)


Matrix;


Ezberbozdu


Hayalet Avcıları;


Çok eğlendik onlarla


Testere;


I wanna play a game diyerek kanımızı dondurdu..

Karayip Korsanları;


Korsanın da bir karizması olacağını gösterdi  Kaptan Jack Sparrow:)

Terminatör ile Hastalavista baby dedik, Uzay Yolu ile ışınlandık, Kuzuların Sessizliği ile Hannibal'ın zekasının derinliklerine indik, Rambo ile bir insanın nasıl koca bir ordu gibi davrandığını izledik, Zor Ölüm'le aksiyonun dibine vurduk, Polis Akademisi serisi ile polislerin komik anlarına ortak olduk, güldük, eğlendik.
İyi ki de seriye bağlamışlar..

2 Aralık 2014 Salı

Eyy akıl, ordaysan ses ver !



Düşünceler pek uysal değiller, sanırım bu normal kabul ediliyor! Ele geçirileceklerini anladıklarında saklanıyorlar gizli köşelere.Kendini koruma içgüdüsü olabilir. Biz o uysal olmayan düşüncelerimizi geriye iterken bir başkasının düşüncelerini merak ediyoruz. 
Bundan yorulan vardır mutlaka, çaba gerektiriyor çünkü. Hem kendi düşüncelerinin üzerini ört hem de karşındakinin ne düşündüğünü öğrenmeye çalış. Bir havuz problemi çözmek daha hayırlı olabilir kanımca.. 

Çok üzerinde durmamak lazım akıl sağlığımız için, bizim de bir nehrin akışı, güneşin batışı, ilkbaharda doğanın canlanması gibi doğal bir vaka olduğumuzu unutmamak gerekir. Düşünebilen, üreyebilen varlıklarız ve bizim için hayat aslında fazlasıyla basitken karıştıran yine bizleriz. 

Milyonlarca yıldan beri süregelen yaşamda kendi yaşamlarımız onlarca yıldan ibaret. Hikayemiz fark yaratmayacak, nesilden nesile aktarılmayacak, adımız unutulacak, genel bir yaşam boyutundan söz edilecek.
Bunu bilmek bazen dokunuyor insana, ne için yaşadığımız önemsiz kalıyor. 
Ama sonra da  düşünüyorsun ki bir çocuğun gülümsemesi var yanıbaşında, umut var özellikle.. 
Yarından umudu kesmiş olmakla yaşamamak arasında ne fark var ki! 
Buradaki ince çizgi de önemli tabi.. Umut ederek beklenmez hayat. Başka hayat mı yok, başka insan, başka iş, başka sevgili, başka şehir mi yok! Olmadı mı zorlamıcaksın ama pes de etmiceksin..
O ilk notayı duyduğunda şarkının içinde hissetmiyorsan kendini başka şarkıların peşine düşeceksin..
Ve mümkünse kafanın derinliklerinden uzak duracaksın, hiçbir şey fazla kurcalamaya gelmiyor..
Yazının içinden çıkamıcam gibi hissediyorum.
İyisi mi Tom Waits dinleyelim..