22 Ocak 2014 Çarşamba

Pamuklara sarın bari





Elime batan iğne yüzyıllardır uyumama sebep olurken ormanda gidiyordu küçük kız, kırmızı beresiyle salına salına.. 
Uyurken uzayan saçlarım kuleden aşağıya oradan da şirinler köyüne kadar ulaşıyordu. 
Yedi cücelerden birinin baltasıyla kesilivermişti saçlar ucundan.. 
-Onları alıp pamuk prensese götürmüştü cüce-
Pamuk prenses kapıya gelen yaşlı kadının verdiği elmayı saçlarım ile dolayarak şekil yapıyordu. 
O sırada kurt ormandan geçiyor, tilki ile karganın oyununu bozuyor, prens ise hala ortalarda görünmüyordu. 

Prenssiz olmaz evet!

Onlar kadınları hassas, biricik, nadide çiçekler olarak görüp her birinin beyaz atlı prensi olduğunu ve onu beklediklerini kabul görüyorlar.
Kendilerini ise ejderhalarla savaşan, kadınını kimseye bırakmayan, büyüleyici cankurtaran, yüzünden gözünden asalet akan şövalyeler olarak benimsemişler. 
Her birine sormak lazım hangi mağara adamısın diye?
Bilmezler!
Bildikleri şey centilmenlik maskesiyle komplimanlar yapmak..
Anlamadıkları ise uyuyan güzel sakinliği, lüle lüle topuzları, diz kırıp selam vermeleri, pembeler içinde kırıtmalarıyla andıkları bu prenseslerin kendi ejderhalarıyla kendilerinin savaştığı, ormanda tek başına kurtlarla mücadele ettiği, zehirli elmadan alınan bir ısırıkla ölmeyeceği,yolunu yabani otlardan kendisinin temizleyeceği gerçeği.. 
Gına geldi yeminle!
Biri anlatsın şunlara, ben havlu atmak üzereyim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder