1 Nisan 2013 Pazartesi

Herkesin Konuşacak Birine İhtiyacı Var


Bir kadrajdan çıkmış kadar suskun değildir aslında hayatımız.. 

Tek başına yaşayamayız mesela.. Her ne kadar zorlukları sevip, ilginç bulsak da işin kolayına kaçarız.. Uzayı merak ederiz, gezegenlerin dizilişini, oralarda süregelen devinimi görmek isteriz. Denizin dibini, renkli balıkları, devasa balinaların çiftleşmelerini kaçırmak istemeyiz, oralarda devam eden yaşam döngüsünden hikayeler çıkarır, hislerimiz doğrultusunda etkileniriz..
Ve bazen de yoruluruz, görmek istemeyiz ülkede olup biteni, kaçırılan çocukları, işkence edilen kadınları, yasaklanan kitapları, içeri atılan masum insanları, etrafını saran ikiyüzlü, dalavereci şerefsizleri..
Tüm bunlar olup biterken evrenin sırrını keşfetmeye çalışmakla yükümlü tutarız kendimizi, kuantum fiziğiyle ilgilenir, yoga yaparız, bilmem kaçıncı dili öğrenmeye çalışırız, çünkü zoru severiz..
Korkarız basit yaşamaktan, kendin olmaktan, sevmekten, içinden geldiği gibi davranmaktan.. Toplumun ve çevrenin dayattığı kuralları koyarız kendimize, neden? Çünkü zoru severiz biz..
Yediğin elmanın yarısını paylaşmak kolaydır, zor olan bir elma yerken portakalı düşünmektir.. İşte biz bunu yaparız, çünkü zoru severiz..
Anlaşılması zor olan filmlerin peşinden gideriz, okunması zor olan kitaplar alırız, üst geçitten geçmek kolaydır, biz otoyola atarız kendimizi, çünkü malum şey işte..
Zor olunca kalifiye oluruz, sınıf atlarız.. Burnumuzun ucunu görmektense sınırların ötesine bakarız. 
Ve aslında çevrende pek çok konuşacak kimse varken, bilgisayarlarımıza gömülüp 'herkesin konuşacak birine ihtiyacı var' yazıları yazarız..
Çünkü zoru severiz! 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder