9 Ekim 2013 Çarşamba

Yazılar dolanır durur




Öyle çok hikaye var ki inanmamızı bekleyen, okuyup geçtiğimiz, dinleyip ah vah dediğimiz ve bazen de saçma bulup inanmadığımız.. Herkesin hikayesi kendine özel.. 
Mesela yaşadıklarımızı yazmaya değer buluruz ya da yazdıklarımızı yaşamak isteriz.

Satırlara hapsettiğimiz hayatımız gün gelir karşımıza çıkar, her hatıra sıkışıp kalmıştır sayfalar arasında, açarsın dökülüverir sağa sola..
Geçmekte olan bir an yakalanıp tutulur hatta süslenir kelimelerle, kendini avutursun yetmez terapi edersin böylelikle..
Öyle bir diyarda hissedersin ki nehirleri berrak, çocukları tok, ovaları geniş, ormanları yeşil, yağmurları ılık..
Ve öyle hissedersin ki hominigırtlak, tumbayatak, şen şakrak, oh ne rahat.. Sen tamamsın artık, seni tamam yapansın. 

Dünyanın en berbat zamanında olsan, yaz bitse, haberlerin çoğu acıklı olsa, başın ağrıyor, miden bulanıyor, şehrin belli yerlerine ayaz çöküyor ve sen yazdıkça hiç bir şey azalmıyor da olsa yazacaksın. Bu senin hikayen, nevi şahsına münhasır..

Çünkü sen bir bakışta, bir gülüşte, bir iç çekişte bin yazar olarak doğuyorsun.. Her seferinde yeniden..
Çünkü sen kimsenin görmediği şeyleri sunuyorsun..
Çünkü sen aklını, gözünü, yüreğini hizaya getirip biriktirdiklerini bir okyanusun içine bırakıyorsun..
Çünkü sen sözcüklerin efendisisin..
Sen neymişsin be abi!

Alıcı kuşlar gibi başımın üstünde dönüp durmayın ego taneleri, hadi gidin artık..Bu yazı da burada bitsin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder