19 Şubat 2013 Salı

Schopenhauer tadında hayat



(En artistik ve tek pozu) 

Mutlu olmaya çalışmak yerine mutsuz olmamaya çalışın diyen bu huysuz ihtiyar tadındaki adam belki de metafizikle aşkı birleştirerek hepimizin kafasını karıştırmayı hedefliyordu. Ama nereden bilecekti ki yıllar sonra bile insanlar bu işin içinden çıkamayacaktı. Görmek istediği tablo bu olabilirdi, isteyip de ulaşmanın doyumsuzluğa, isteyip de ulaşamamanın acıya neden olacağını söylediğinde kötümser damgası vurulup öyle etiketlendi. 
Uykuya daldığınız anların en mutlu, uyandığınız anların ise mutsuzluğundan dem vurup hayatın çekilmez halde olduğunu savundu. Doğru değil miydi? 
Hele ki insanların riyakar, hilekar, düzenbaz, sahteci olduklarını gerçekte görmüş olsaydık dehşete kapılabilirdik diyerek hukuk, ahlak ve siyaset üzerine söylediği çarpıcı sözlerle hakikati kulağa fısıldayıp içimizdeki bir yerlere yerleştirmiştir. Bu yüzdendir kafayı yiyecek gibi olmamız..
Aslında ihtiyaç duyduğumuz şeylerin de bizi meşgul ettiği, bu sebepten boşluk duygusundan uzak yaşadığımızı belirterek can sıkıntılarımızın hiçlikten kaynaklandığını ne de güzel işlemiştir. 
Biz insanoğlu gerçekleri duymak istemeyiz çoğu zaman.. Çünkü bu bizi rahatsız eder.. Bu sebeptendir bir kadının bir erkeğe -bana yalanlar söyle içinde sen olsun- demesi..
Gerçek, mutsuzluk kaynağıdır, sonucu ise hayatın akıp giden dinamizmi içerisinde yalnız kalmaktır. 
Doğru söyle, yalnız öl..
Kimse istemiyor bunu, onun için yalanlar sarmış dört bir tarafımızı..
Schopenhauer (bunu söylemek de yazmakta en az nietzsche'yi yazmak ve söylemek kadar zor, biri birinin öğrencisi olması da bu bakımdan benzerliklerini ortaya koyuyor diyerek saçmalayayım da tam olsun) tadında hayat bu sebepten Polyanna tadındaki hayat yanında yenilgisini kamuoyuna sunuyor..
Sevgilerimle..




4 yorum:

  1. Uzak dur Schopenhauer'den. Gerçekler bazılarımızda kalıcı hasarlara yol açabiliyor.

    YanıtlaSil
  2. Yanıtlar
    1. Doğru söyleyeni de dokuz köyden kovuyorlarmış:)

      Sil