28 Kasım 2012 Çarşamba

Saçmalamaca


Ömrümden gelip geçen kırk sene içinde hiç günlüğüm olmadı, gizli gizli yazıp da yastık,yorgan altlarına sakladığım bir defterim olmadı, bunun bir eksiklik olabileceğini de hiç düşünmedim, ta ki şu anlara kadar.. 
Öyle oturup dururken (pek oturup durduğum söylenmez, en oturduğum zaman bile aklımdan bir şey geçirirken tırnak törpülüyor ya da çorap katlıyorumdur) kafamda çakan şimşekler beni bilgisayar başına ve dolayısıyla buraya yöneltti. Blog sayfasıymış, insanlar her şeyi yazabilirmiş, günce olarak da kullanılabilirmiş..
Hadi bakalım başlayalım o halde, benim neyim eksik! 
İkinci günden sonra havlu atacağımı bilsem de, saçmalık olarak görsem de bu akşam bu satırları illaki yazayım diyorum.
İçimde müthiş bir enerji var, bu benim bedenime zarar veriyor aslında, kırklı yaşlarda olup da on yedilik bir gencin eforuna sahip olmak yüzünden başıma gelmedik kalmıyor. Sonrası ağrı, sancı, fiziksel terapi vesaire..
Aslında bu enerjiyi yüksek tutmak, etrafa ışık saçmak bazılarına göre ne kadar kıymetli ve mutluluğa giden bir yol gibi görülse de mutlu olmak o kadar kolay değil, bunu tüm hücrelerinde hissetmelisin, kendine mutlu olmalısın.. 
Kolay değil işte.. 
Böylesini mutlu olmak için çaba sarf edenler ama mutlu hissetmeyenler anlar ancak. 
Sonrasında mide ağrısı, kalp çarpıntısı, uykusuzluk, kabızlık..
Hayat gerçekten hayal kırıklıklarıyla dolu, sadece hayallerin kırılsa iyi, can kırılıyor, kalp kırılıyor, beden kırılıyor, ruh kırılıyor..
İnsanlar başlarına güzel şeyler geldiğinde hak ettiklerini düşünüyorlar da neden mutsuz olduklarında haksızlık olarak görüyorlar ki!
Bazen çekip gitmek istiyorum, dilini bilmediğim bir ülkeye, orada yolumu bulamayayım istiyorum, kaybolup durayım insanların içinde.. 
Kaybolayım ki içimdeki benle karşı karşıya geleyim.. Onun canına okuyayım, senin yüzünden buralara geldik diye hesap sorayım!
Yoksa hiç bitmeyecek bu huzursuzluk..

Ve sanırım günlük bu şekilde tutulmuyordu!
Amann zaten gün boyu ne yaptığımı gayet iyi biliyorum, bunu yazmanın ve ilerde okuyunca hatırlamanın ne anlamı var ki.. Boşa geçen bir günü daha bir de blog okuyucularının gözüne sokmanın ne önemi var ki..
Haydi iyi geceler, ya da günaydın, ya da afiyet olsun..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder