21 Eylül 2012 Cuma

Herkes boş, her şey anlamsız; bir sen var bende kalan





Gittin!
Yaşıyor muyum?  –Hayır!
Ne kaldı geriye?
Huzurun mesela.. Gözlerimi kapayıp da omzuna yaslandığım o sıcak eylül akşamında ağaç dalları altında kalandı. Her gittiğimde andığım ve oradan ayrılmak istemediğim.
Gururun.. Kaybolup gittiğini kendine bile itiraf edemediğindi.
Müziğin.. Hangi birini söylesem ki, tatlı nağmelerle ruhumuzun derinliklerinden fırtınalı anların ritmine uzanan geniş bir yelpazeydi.
Tutkun.. Herkese, her şeye rağmen vazgeçmeden yanımda oluşundu.
Kalbin.. Pamuktan hassas, demirden güçlü, dört odalı lebideryamdı.
Ellerin.. Sabun kokulu, yumuşak, sıcak, tutup bırakmayandı.
Gözlerin.. Ahh ahh!
İyiliğin.. Melekler duysa kıskanırdı.
Karanlığın.. Hep vardı, öyle sevilmişti.
Sevgin.. Görmediğim, duymadığım, yaşamadığım, hissetmediğim, inanamadığımdı.
Hayatın.. Bir yangının orta yerinde tek başınayken umut doluydu.
Hikayen.. Yazlık bir sinemada film seyreder gibiydi.
Aşkın.. sisli, puslu bir gecede kafa kıyakken bırakıvermekti kendini, bir bahar esintisini getiriyordu beraberinde, gecenin karanlığına inat gökyüzü gibiydi, ışık doluydu, kuvvetliydi.
Ve Yokluğun.. Alışamadığımdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder