9 Haziran 2016 Perşembe

Bir güne kaç acı sığabilir?






Ülkemin gündemi dünyada eşi benzeri olmayan bir bataklığa dönmüş durumda. O kadar acı, o kadar trajik ki artık normal olan şeyler de normal olmamaya başladı. Eskiden günün bombası Tarkan’ın çişi, Hülya Avşar’ın boşanması, Serdar Ortaç’ın kumarda kaybetmesi falan olurdu.

‘Banane ya ben mi kurtarıcam’ memleketi diyenler, susanlar, oraya buraya çamur atanlar, birbirini yiyenler, provokatörler, yalancılar, hırsızlar, adiler, yüzsüzler, troller, hepsi ayrı tellerden çalıyorlar. Gerçekten mücadele edenler yok mu aramızda, elbette var. Ama artık onlar da inanmıyor bu coğrafyada bir şeylerin değişeceğine.

İnanarak mücadele etmiyorlar, eşitlik için çabalayan o insanlar, bu ülkede bir gün sosyal bir sisteme sahip olacağının inancını yitirmiş durumdalar. Terörün biteceği, hükümet politikalarının düzeleceği, kadın cinayetlerinin duracağı, tecavüzcülerin hakettiği cezayı alacağı, akademik alanda gelişileceği, ekonominin düzeleceğine dair umutlarını kaybetmiş durumdalar.

Artık yaşananlar dev bir sahnede oynanan çirkin bir dram oyunundan başka bir şey değil. Herkes mutsuz, herkes sorunlu, herkes kötü. Birbirlerinin açığını çıkarmak uğruna deli divane olan bir güruh.

Bu kadar kötülük içinde nasıl temiz kalacağımızı şaşırdık!
Yanlış bir hayatı doğru yaşayalım derken yorulduk.

Her gün insanların öldüğü, gencecik çocukların şehit olduğu, adaletsizliğin tavan yaptığı, acı çekilen, gözyaşı dökülen bir ülkede vicdan da etkisini yitiriyor. Aynı vidayı defalarca sıkarsın da yalama olur ya işte o hesap!

Bir gün ağla, iki gün ağla, üçüncü gün üzül, dördüncü gün isyan et, yüreğin yansın, için parçalansın, ee değişen bir şey de yok, alış o zaman, zoraki alışırsın, yapacak ne kaldı ki!

Bu kirli düzeni değiştirmek için yapacağın şeyler de elinden alınmışsa, yapacak ne var! Alışıyoruz işte, yoksa bir insan bu kadar acıya dayanamaz. Gerçekten dayanamaz!

Kötülük ve acı bu kadar sıradan olmamalıydı!

Medeniyetlerin, imparatorlukların yıkıldığı bir dünya tarihinde elbette ulus devletler de yıkılır, da biz göremeyiz muhtemelen. Ruhumuz, aklımız hapishaneye tıkılmadan önce yazalım bari, acılarla beslenmeseydi keşke kalemimiz.


Neyse gündeme dönelim, kazık yiyince oruç bozuluyor muydu hocam! 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder