2 Haziran 2014 Pazartesi

Sherlock Holmes

Bu kadar fazla deha sinirlerimi bozuyor, aptal hissettiriyor, hayran hayran ekrana kilitliyor, saçmalatıyor, hayat, yemek, aşk, müzik vs. her şeyden uzaklaştırıyor..
Daha önce neyi bekledim bu kadar diye düşündürtüyor (bebeklerim hariç) 







Tamam kabul ediyorum, bazı şeyler ruhuma iyi geliyor ama bir ekranın ötesinden kafamın içine yerleşen, bitecek diye ödümü koparan ama bir taraftan da sonunu merak ettiren bu şeye gıcık oluyorum, üstelik çocukluğumdan beri.. Bi bitmediniz anasını satiim demek geliyor içimden sonra da iyi ki bitmedi diyorum.. 





Bu sarsıntı insanı hoşnut ettiği gibi rahatsız da ediyor! Nefret edilesi bir aşkla bağlanıyor insan. O detaycı yaklaşım, mantıklı mantıksız tüm ayrıntıların birbirine bağlanış şekilleri kafa karışıklığı yaratıyor.







Tabi ki Sherlock Holmes'u bu kadar gerçekçi kılan yazar olan Sir Arthur Conan Doyle'un ustalığı ve hikayeye büyü katan şehrin Londra olması.. İşte bu sağlam temeller sayesinde macera günümüzde de devam ediyor.. 
Hem de hiç alışamam diyebileceğiniz bir Sherlock bebesinin gönlünüze taht kurmasıyla..
Gel de bekle şimdi! 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder