21 Ocak 2013 Pazartesi

Hayattaki Anlık Sevimsiz Nüanslar



 
Dün akşam sehpaya ayak serçe parmağımı çarptığımda düşündüm ki ne çok olay var böyle küçük ama sevimsiz.. Dirseğinizi kapıya çarptığınızda da aynı şeyi hissedersiniz..
Başınızı mutfak dolabına, dizinizi merdivene vurduğunuzdaki acı da bunlara benzer.
Çoğu zaman hızlı ve sistemlidir hayatımız, basit mekanik düşüncelerin akabinde basit mekanik hareketlerden oluşur. 

Eve geldiğinizde anahtarı bulursunuz ellerinizle ya çantanızda ya cebinizde, kapıyı açar girersiniz, sonra kapatırsınız vesaire..
Sabahları aynı rutin işler, yüz yıkanır, giyinilir, çıkılır, araba varsa çalıştırılır aynı robotik hareketlerle, yoksa otobüse binilir ve hatta uyunur yolda giderken, ineceğiniz duraktan birkaç dakika önce gözler açılır ve inilir. Kurulmuş sistematik robot işte..

Neyse gelelim sevimsiz şeylere, bir anda olup biten, can sıkan, yaka silktiren..

Büyük umutlarla beklenilen filmin fiyaskosu mesela..
Çamaşır makinesine atılan çamaşırlardan birinin cebinde peçete kalması ve çıktığında tüm çamaşırların üzerinde pek de kolay temizlenmeyecek beyaz parçacıkların olması..
Merakla izlediğiniz televizyon programının en heyecanlı yerinde elektriklerin kesilmesi ya da birinin kapıya gelmesi, telefon da çalabilir..
Para çekerken kartın ATM’de kalması..
Telefonla müşteri hizmetleri yetkilisine bir türlü bağlanamamak, bant kayıtlarının oyuncağı olmak..
Beyaz leblebi yerken dişinizi kırmak..
Çorbanın içinden saç kılı, taş, sinek gibi bilumum mide bulandırıcı şeylerin çıkması..
Şehirler arası yolculuktasınız, mola verilen yerde tuvaletlerin dolu olması, pis olması ve tuvalet kağıdının bulunmaması..
Tatil planınızı yapmışken izin alınamayan iş yerinde çalışıyor olmak..
Dr. House dizisinin finalini izlemek.. Ömür boyu sürse mesela..
Çok para vererek aldığınız yeni ayakkabının ayağınızı vurması..
Yorganı nevresime tek başına geçirmeye çalışmak.. Istırap yeminle..
Yanına fotoğraf makinesini almadığın zamanlarda ne manzaralar görmek..
Üç yumurta bir buçuk bardak şeker, bir bardak yoğurt, yağ ve aldığı kadar unla çırptığın kekin son anda içine atacağın kabartma tozunu evde bulamamak..
Elektrik süpürgesi, çamaşır yada bulaşık makinesinin bir anda bozulması, banyodayken suların kesilmesi, gece çalan telefon sesi, hayallerin gerçekleştikten sonra sıradan bir hal alması, hapşururken dilini ısırmak, hıçkırığın bir türlü kesilmemesi, okuduğunuz kitaptaki kahramanın ölmesi, beklenilen otobüsün yarım saat gelmemesi, uçağın rötarlı kalkması, ülkede hiçbir şeyin yolunda gitmemesi ve tüm bunları yavaştan sindire sindire alıştırmaya çalışan devlet yönetimi gibi gibi..
Kafam attı yine benden bu kadar..

3 yorum:

  1. Benimde; denemeden alınan bi kıyafetin eve gelip denediğimizde üzerimize olmaması:)
    Ayrıca evde tuvaletteyken tuvalet kağıdının bitmiş olmasından kaynaklanan boş ruloyu görmek:)))

    Güzel olmuş ellerine sağlık...

    YanıtlaSil