15 Eylül 2010 Çarşamba

Eylül'de Istanbul

Yağmur yağıyordu, ıslatmayacak kadar nemli ve etraftaki gürültüyü örtecek kadar sakin.
Terletmeyecek kadar sıcak ve üşütmeyecek kadar da serin.
Sessizliğim haykırırcasına, kan revan içinde. Bir ağlamak geçti üzerimden. Biliyordum ki ağlarsam yağmurdan daha çok ıslatacaktı bedenimi.
Ahh İstanbul.. ne çok örttün üstümü üşüdüğüm zamanlarda.
Bir nefes oldun, kaçış oldun.
Isıttın içimi.
Şimdi neden acıtıyorsun canımı?
Sabah aydınlığında zifiri karanlıkta gibiyim.
Ahh İstanbul..hem çok sevilen, hem küfredilen..
Günah keçisi arıyorum kendime, seni seçtim.
Çünkü ben imkansızlığın yüreğime işlediği yerdeyim.
Ve ben aslında gitmek isteyip de gidemediğim yerdeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder