İyi günler sevgili izleyiciler, evet bir bloga daha -zihnimdeki derinlikten yola çıkarak aktardığım hislerime tercüman olmaktan öte bla bla bla- diye başlamadım çok şükür. Ondan kelli bir derin nefes alıp size de aynısını yapmanızı öneriyorum.
'Herhangi bir şeyi kırmadan tamir edemezsiniz' diyor adı Wilbur olup da soyadını şu anda hatırlamadığım yaşlı bir amca.
Tamir edilince asla ilk andaki gibi olmaz ama bunu deneyimlemek için de kırılması gerekiyor diyorum ben de..
(Bunu araya renk olsun diye serpiştirdim)
Dünyada felaketler hüküm sürerken biz nelerle uğraşıyoruz değil mi? Eğer aklımızın bir yanını buna kapatmasaydık şimdiyi HAYAL gibi yaşıyor olmazdık. Hayal kelimesi burada aşırıya kaçmış olabilir. İçimizdeki vicdan azabını varsayarsak eğer..
Bazen o hayal ya da ilham bırakıverir bizi ihtiyacımız olan cümlelerin ortasına. Bu da gereklidir aslında..
Pencereyi açmazsak nasıl girecek bu yan yana dizeler, pür-i neşeler, gizli büyülü kelimelerin arasındaki sırlar, kör düğümler, tatlı esintiler..
Ve nasıl çıkacak kuruntular, paranoyalar, kötü kokular..
Her yaşanmayan şey biraz daha yitik, her yazılmayanın hiç olduğu gibi.. Her şeyi de yazmak gerekmiyor, dönüş yolu uzun olur çünkü.
İnsan bazen kendi kendine konuşmalı, hatta insan kendi kendine konuşurken kendini dinlemeyip kendine dair başka şeyler düşünebilmeli ki ne kadar komplike bir yaratık olduğunun farkına varsın.
Evet, dünyayı da ne kadar karmaşık hale getirdiğimizi anlasın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder