
Her insan, hayatının bir döneminde
kaybolmak,sahip olduklarının üzerine kapıyı kapatıp çekip gitmek fikrine
nereden kapılır bilmiyorum.
Arsız bir istek gibi görünse de
hayatımızın bir bölümünde bu fikir aklımızı başımızdan alır, kim ne derece
uygular orası belli olmaz ama derin bir kuyunun içine atlar gibi ve orada seni
bekleyen şeyin yine sen olduğu gerçeğini göz ardı eder gibidir bu düşünce.
Belki yalnız kalma isteği, belki de vicdan azapları, belki küçük mutlulukları
yakalama arzusu, belki de kendini anlama başarısıdır. Arınma, içini dinleme,
farkına varma eylemlerini de yanında taşır.
Neyin peşinde koşacağını, neye
özlem duyduğunu hatta ne istediğini bilemez insan, anlatsa anlatamaz, sussa
içinde büyür kocaman olur, mantığıyla yüreği çatışır, kan gövdeyi götürür.
Bir şeyi istersin yapamazsın, bir
karar alırsın uygulayamazsın, bin bir tilki döner kafanda, ona buna kulak
verirsin, biri yanında olur, diğeri karşında, seni etkilemelerine izin
verirsin. Bir adım atarsın tökezler düşersin kimseyi suçlayamazsın, kendine kızarsın.
Döner dolaşır sana dokunur ucu. Yıllar geçer böylece ve sen aslında hep yerinde
sayarsın. Ne çok yaşanmışlık vardır bu şekilde.
Kendinle kaldığında
muhasebesini yapar, hesabı tutturamazsın. İşte o zamanlar ayyuka çıkar çekip gitme isteği. Kaçmak insanoğlunun yaratılışında var.
Halbuki bunun bir sebebinin olması
gerekmiyor ki!
Canım istedi o kadar!
Hadi yaylanayım şimdi, ayaklarımın beni götürdüğü yere ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder