
Bugünlerde bir yetişemezlik durumu var, hayat mı bana, ben mi
hayata fazlayım anlamış değilim.
Bir kaç gün evde kalıp daralmak istiyorum. Hatta çok satanlar
listesinden alacağım bir kitapla yozlaşmak istiyorum.
Herkes yorgun.
O kadar dramatik olmasa da aynı yoldan geçiyoruz zaman zaman. Bütün
mesele sınırları bilmek galiba..
Güçsüz, mahcup, bitkin insanların geride kaldıkları aşikar. Yolun
başındakiler ise yalancı, düzenbaz, oyunbaz..
Arada kalanların içindedir belki düzgün insanlar, kim bilir..
Kendimize bir yer edinmiş geçinip gidiyoruz..
Benimse içimde bir hüzün var. Tıpkı Bach'ın melodilerinde olduğu
gibi tatlı bir hüzün..
Yetenekli ve güçlü parmakların piyanonun tuşlarına dokunduğunda
çıkan melankolik ses misali geçip gidiyor hayat. Bir o kadar güçlü bir o kadar
dayanılmaz. Rüzgarın etkisiyle dalgalara kapılmış gibi, sahile vuruyorsun sonra
bakıyorsun ki suyun içindesin. Nefes almaya zaman kalmıyor ama nefesin de
durmuyor.
Oldukça sinir bozucu bir durum, bu yüzden etraf mutsuz insanlarla
dolu.
Ceyda mesela, beş sene boyunca neredeyse tıp eğitiminden farksız
öğrenim görüyor ama nasıl bir takdiri ilahidir ki masaj yapıyor asgari ücretten
biraz fazla maaşla.. Yüzündeki gülümseme içten mi diye düşünüyorum çoğu
zaman.
Onun yanındayken çok daha fazla şey düşünüyorum aslında..
Kendimi geçtim insanlar hak ettikleri yerlerde olsunlar istiyorum artık,
bu isyan içimde büyürken hücrelerim de birer birer ölüyor..
Yapabileceğim şeyler azalıyor..
Hayat beni kaybediyor!
Çok yazık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder