28 Şubat 2019 Perşembe

Cesareti içinde susanlara


Soğuk bir kış oldu. Henüz bitmedi. Yorulduk yine ama bahar yorgunluğunun yanında hiç kalacak gibi geliyor. Mart sonu gibi yorgunluğumuz, çaresizliğimiz, umutsuzluğumuz ikiye katlanacak sanki. Elimizin, kolumuzun kalkmadığı bir Nisan ayı bizi bekliyor olabilir. Biz ona da alışırız değil mi?


Yorgunum. Senin gibi. Hayır bu büyük şehir karmaşası değil, akşamları metro beklemiyorum, sabahları hava aydınlanmadan çıkmıyorum, bütün gün ayakta çalışmıyorum. Sonunda aldığım üç kuruş maaşı ay sonuna yetiştireyim diye uğraşmıyorum. Sevmediğim kişilere katlanmak zorunda kalmıyorum. Bu hınca hınç şehirde insanların suretlerine hikayeler yakıştırmıyorum. Şanslıyım biliyorum ama yorgunum. Herkes gibi. Bizim dedelerimiz de yorgundu! Bize miras kalan şeylerden biri de bu.

Neden yorulduğumuzu da biliyorum aslında. Kimliğimizi bulmaya çalışmaktan. Kendimizi bile kaybetmek pahasına!  Evvelden beri bu böyleydi. Yorgun doğduk, yorgun öleceğiz. Çocuklarımıza daha zor bir hayat bırakacağız.
Seninle konuşmuyorum, biliyorsun. Kimse kimseyle konuşmuyor artık. Kendi içimizden çıkıyor bütün sesler, o yüzden anlaşamıyoruz. Herkes kendini dinliyor ve kendi doğrularını dikte ediyor. Senin doğruların benimki değil ki!

Bir iskelede Tolstoy okurken görüyorum kendimi, dünyadan uzak, kendime yakınlaşarak. Nina Simone söylüyor kulağıma, -Feeling good - “Bu yaşlı bir dünya, yeni bir dünya, cesur bir dünya, benim için, ah işte özgürüm ve ne hissettiğimi biliyorum. Yeni bir gün, yeni bir hayat ve ben iyi hissediyorum.”

Bunca telaşenin ortasında, insanlar farklı şeylerle uğraşırken, savaş varken, borç, dert bitmezken, hayatta kalmak bu kadar zorken iyi hissetmek de haksızlık. Bunu yaparken bile içimizde bir yerlerde kaç çeşit kırık oluşuyor. Herkes kendi dünyasını yazabilse, çizebilse.. Keşkelere girmek istemiyorum. Bella miyavlıyor çünkü, yazıyı kes sinyalleri gönderiyor.
Adaleti olmayan bir hayatın adalet aramaya çalışan varlıklarıyız biz.
Sevmeyi denemek gerekiyor, çok sevmeyi. Böyle başkaldırabiliriz belki. Tarihte görülen en cesur hareketler de sevmekten geçmedi mi zaten!
Ama ben “çok yorgunum, beni bekleme kaptan.”*





  
*Nazım Hikmet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder