19 Ağustos 2013 Pazartesi

Artık sıra bana da gelse!




Kendimi çikolatalı pastaya düşen sinek zannederken hiç etmişim, iç etmişim, içlenip dertlenmişim, içimi dışıma çıkarmışım, söz derken saz olmuşum, suskunken haykırmışım da bu kadar yükü omuzlarımda ne demeye taşımışım şaşmışım valla!
İdare etmişim böyle, iyi gibi, kötü gibi, saçma salak mutlu gibi, morali bozuk gibi, canım sıkılıyormuş gibi, bir anda içim kıpır kıpır oluyormuş gibi, hiç bir fikrim yok gibi, var gibi, gök gibi, yer gibi, su gibi, toprak gibi, aptal gibi işte!
Oluruna bırakmışım sonra, kıskanmışım, sevmişim, özlemişim, merak etmişim ama umursamaz gibi yapmışım, hiç bir şey olmamış gibi ama her şey varmış gibi, ilgilenmemişim, üzerine düşmüşüm deli gibi, ne yaptığımı bilmemişim!
Hayal etmişim firar eder gibi, uçmuşum, bağırmışım, kalemsiz gün, içkisiz yaz geçirmişim, uykusuz gece, kahvesiz sabahlar yaşamışım, ağlamayı yakıştırmamış, gülmeye çekinmişim, karışmışım, kaybolmuşum, direnmişim!
Düşmüşüm ortasına yaşamın, debelenip yorulmuşum, defalarca kalkıp defalarca yıkılmışım, en sevdiğim şarkının sonuna geldiğinde açmışım radyoyu, kayıp gitmiş elimden sabun kalıbı, denizde balık bulamamışım, kebapçıda kedi, sokakta simit satan çocuklar..
Bulamamışım rakı sofrasında kahkaha, güzel bir anın kollarında dolanmamışım, saçlarım rüzgarda savrulmamış, ayaklarım değmemiş kumlara, kalbim eskisi gibi çarpmamış!
Ee ne demeye yaşıyormuşum!

13 Ağustos 2013 Salı

Schopenhauer'la Randevu

Schopenhauer
( Karizması saçlarında)


Hep aranılan ve nadiren rastlanan mutluluğu evime getirebilmek adına yapmadığım şey kalmadığında aslında bir de bakıyordum ki yanı başımda beliriveren ve usulca fısıldayan zaman 'kendi kendine yetiyorsun ya bundan daha öte mutluluk mu olur' diyerek yüzüme bir gülümseme ifadesi yerleştirip gidiyordu. 

Zamanın içinde kayboluyordum. Basit yaşama arzusuyla bir deha gibi hissedip başarma arzusu arasında gidip gelirken ben, kaçırdığım onca enstantanede pişmanlığımı buluyordum.
 Kendimi kendime emanet ederek denklemi çözmeye çalışsam da farklı formüller bulma yoluna gidiyordum. Çünkü insan yalnızca kendine bağımlıysa ve kendiyle ilgili her şeye sahip ise paranoyanın temellerini atıyordu kendi bünyesinde.. 
Karmaşık mı oldu?
Size yemin ederim zeytinyağını yağdanlığa boşaltmaktan daha kolay:) 

Okyanusta gemisi batıp da ıssız bir adaya çıkan denizcinin sıkıntılarından öteye geçmeyecektir sizin de mutluluk yolundaki arayışlarınız.. Ta ki bulana kadar.. Ta ki hissedene kadar..


İşte o burada..yorgun geçen bir günün akşamında kesif kokusuyla, beyninden fışkıran cümleleriyle, fısıldarken  nefesiyle ruhuma kadar yerleşmesiyle ve tüm odayı dehasıyla doldurarak işini bilen bir müzisyenin çıkardığı melodiler gibi her yerde..


Ölümcül üslubuyla, ayartıcı yaklaşımıyla, felsefenin en cazibeli haliyle her daim başucumda..


Yazılar ölmez.. Yazarlara gelince.. Mutlu olsunlar be!