Saçmalamanın yaşı yok, kuralı yok, izin alma derdi yok,
sebebi de yok ama sonucu olabilir. Saçmalayan da onu göze alır zaten.
Armut piş ağzıma düş beklentisinden uzaklaşmak, vizyon
oluşturmak, çevre edinmek, para kazanmak, dünyayı değiştirmek, ben de varım
diyebilmek uğruna çıkılan yolculuğun bu denli virajlı olduğu ve bu dönemeçler
için biraz yaşlı olduğumu kabul etmeyecek kadar inatçı hallerimle her türlü
eylemin içinde buluyordum kendimi..
Bir ilki vardı tabi, internetten ilan aramak, özgeçmiş
oluşturup kafa vurmak. Bu durumda sayısal loto oynamak daha yararlı gibi
görünüyordu ama serde keçilik var ya misyonumuz bla bla bla diye başlayan ve
sonrasında süslü cümlelerle ayrıntıları yazan şirketlerin yarısının tüm bunları
umursamadıklarına ekmek çarpsın ki bire bir şahit oldum.
Yeni bir iş, yeni bir hayat sizi bekliyor, tüm
birikimlerinizi hayata dökmenin tam zamanı, vizyonunuzu eyleme dönüştürüp
aradığınız imkanlara kavuşmaya ne dersiniz, haydi uyanın rüyadan, tanışın gerçek
hayatla, kurtulun boş vakitlerden, paranız gücünüz olsun diye üçüncü sınıf otel
reklam sloganı gibi iş ilanı veren bir işverenin ne derece sıyrık olduğunu da
görmeden anlayabiliyorsunuz..
Birkaç seferden sonra da nasılsa olmayacak diye gidilen iş
görüşmeleri de gayri ciddi diyaloglara dönüşüyor, umut yerini salla gitsin e
bırakıyor. Daha sonrasında ise seveceğin, mutlu olacağın, bildiğin, tecrübe
kazandığın işi aramayı bırakıp ne olursa olsun yaparım abi tripleriyle
özgeçmişini gönderivermiş oluyorsun. Netice itibariyle bir mülakatın ortasında
buluyorsun kendini:
-
Demek kütüphanede çalıştınız? Çok kitap okudunuz mu
peki?
-
Ben o safhayı geçtim, kitap yazıyorum artık!!
Bu sorudan sonra kopmuştum zaten, her ne derse dalga
geçecek, oradan çıkabilmek için deprem olmasını beklemeyecektim.
Bir başka görüşme öncesinde doldurduğum iş başvuru formunu
incelerken alındım patronun odasına. Buyurun denildi, gayet kibar karşılanıldı
ama nedense formda doldurduğum ‘en çok hangi gazeteleri okuyorsunuz’ sorusunun
cevabına takıldı. Adam Mardinli, ‘Sözcü mü, Aydınlık mı, Yeniçağ mı diye sorup
duruyor. Evet diyorum, bu arada ülkenin geldiği durumdan, Cumhuriyetten,
Laiklikten, Kemalizmden demler vurarak daha da damarına basıyorum. İçimden de
adama okkalı bir hass..ktir demek geçiyor ama cillop gibi giyinip gitmişim,
kalıbıma yakıştıramıyorum.
Diğer bir görüşme öncesinde sekreter hatunun kapalı ortamda
sigara içmesi bahane edilerek mekan acilen terk ediliyor, bununla da kalmayıp
ertesi gün tekrar arayan patrona kaçış sebebimin içilen sigara olduğu yemeden
içmeden ispiyon ediliveriyor.
Sonuç itibariyle kızımın okulunda ‘annem işe gidiyor’ diyen
diğer çocukların yanında; kızımın öğretmenine verdiği cevap aynen şöyle:
‘Annem iş görüşmesine gidiyor!!’
Ee iş aramak da bir iştir, nihayetinde..